Eğitim-Bir-Sen ve Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, herkesin özgürce, kardeşçe ve insan onuruna yaraşır bir hayat sürmesinin mücadelesini verdiklerini ifade ederek, “Bunu sadece kendi ülkemiz için değil, tüm dünya insanları için talep ediyor ve bunun mücadelesini veriyoruz” dedi.
Şube yönetimleri, ilçe temsilcileri, temsilci vekilleri, kadın komisyonları ve 15 ülkenin eğitim sendikalarından 36 yöneticinin katılımıyla Antalya’da gerçekleştirilen 10. Türkiye Buluşması’nın açılışında konuşan Genel Başkan Ali Yalçın, sözlerine, “Bugün bizim için anlamlı bir gündür. Kuruluşumuzun 24. yılı, yani çeyrek asırlık ‘Erdemliler Hareketi’nin doğum yıldönümü. Bugün, 24 yıl önce sayıca küçük ama cesareti ve yüreği büyük, inanmış ve adanmış insanların yola çıktığı gündür. Eğitim-Bir-Sen’in büyümesinin, zirveden yeni ufuklara kararlı adımlarla yürümesinin liderleri, erdemli sendikal hareketin öncüleri, insanlığın zulme, sömürüye karşı direnişinin adanmışları; Malezya, Bangladeş, Bosna-Hersek, Kosova, Karadağ, Sudan, Arnavutluk, Hırvatistan, Makedonya, Sırbistan (Sancak), Fas, Moritanya, Senegal, Cezayir, Filistin ve Suriye’den aramıza katılan, dünyada emeği değerli kılma mücadelesinin bayraktarlığını yapan eğitim sendikalarının çok değerli başkan ve yöneticileri, Türkiye’nin en büyük sendikası, emek, hak, adalet ve özgürlük mücadelesinin teminatı Eğitim-Bir-Sen’in 10. Türkiye Buluşması’na hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Hepinizi en kalbi duygularımla selamlıyorum” diyerek başladı.
Küresel vicdan hareketini birlikte tesis etmeliyiz
İstiklal Şairi Mehmet Akif’in, “Değil mi cephemizin sinesinde iman bir/ Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir/ Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz/ Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!” dizelerinin, Kudüs Şairi Mehmet Akif’in kurduğu Eğitim-Bir-Sen’in durumunu ve duruşunu özetlediğini belirten Yalçın, “Konu insansa, gideceğimiz yön; konu vicdansa, duracağımız yer; hedef, insanı merkeze alan bir dünya düzeni oluşturmaksa, cephemiz bir olmalıdır. Mücadelemiz, emeğin sömürülmesini engellemekse, yılmadan, yıkılmadan, sarsılmadan birlikte yol almalıyız. Saygın iş, insan onuruna yaraşır ücret mücadelesini, kireçle boyanmış beyaz taşların içerisindeki bir mücadele olarak göremeyiz. Emeğin örgütlü gücünü ulusal zeminlerle sınırlı tutarsak, küresel sömürünün karşısında direnemeyiz. Ekonomiden teknolojiye, siyasetten diplomasiye, her alanda küresel güç odaklarının ve egemenlerin hâkim olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Sermayenin küresel olarak örgütlendiği, devletler ve uluslararası kuruluşlar üzerinde baskı kurduğu bir zaman dilimindeyiz. Kazanma hırsının, en büyük olma arzusunun, yakıcı-yıkıcı rekabet kurgusunun küresel tehdit oluşturduğu bir dünyadayız. Emperyal devletler ve büyük sermaye grupları; en büyük olmak, en zengin olmak, en güçlü olmak hırsıyla hareket ediyorlar. Yakıyor, yıkıyor, yok ediyor ve sömürüyorlar. İyi olmak, insan olmak, insan kalmak niyet ve hedefini yüklenenler, bu zulme ve sömürüye seyirci olmaya zorlanıyor. Kadınların, çocukların, yaşlıların, gençlerin öldürülmesinin normalleştiği bir dünya dayatılıyor bize. İnsanların hayatını kaybetmesini, paranın değer kaybetmesinden daha önemsiz görenlerin güç dengelerini belirlediği bir dünyaya mahkûm olmak istemiyoruz. New York borsasında şirket hisselerinin değerinin düşmesi, mazlumların cansız bedenlerinin yere düşmesinden daha fazla gündem oluyor. Küresel şirketlerin yıllık kâr-zarar açıklamaları, insan haklarına, insan onuruna yönelik ihlal raporlarından daha çok ilgi çekiyor. FED’in faiz kararları, uluslararası mecrada, BM’nin yaptırım kararlarından daha fazla ilgiyle takip ediliyor. Dünya, Suriye’de Esed zulmünden kaçan insanları, insanî sorun olarak değil, ekonomik veri, mali yük olarak gören, küresel ekonomik aklın işgali altında. Biz ne böyle bir dünyayı hak ediyor ne de çocuklarımıza böyle bir dünyayı miras olarak bırakmak istiyoruz. Bizim, adaletle teması daha yakın, merhametle etkileşimi daha derin bir dünya umudumuz ve hedefimiz var. Filistin’de, Arakan’da, Doğu Türkistan’da, Mısır’da ve Suriye’de yaşananları, insani açıdan değerlendiren ortak bir aklı hayata geçirmeliyiz. Zulme, sömürüye maruz bırakılanları yalnız bırakmayacak küresel vicdan hareketini birlikte tesis etmeliyiz. Sadece mazlumlara yardım eden değil, zalimlere, sömürgecilere, emperyalist ve kapitalist birliklere tepki veren ortak bir direniş zemini üretmeliyiz” şeklinde konuştu.
Yeni anlaşmalarla tecrübe paylaşım ağımızı genişletmeyi hedefliyoruz
Eğitim-Bir-Sen olarak ilkelerinin, sendikacılığı sadece söylemler üzerinden değil, aynı zamanda eylemler üzerinden de yürütmek olduğunun altını çizen Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu yükün yalnız taşınamayacak kadar ağır olduğunun bilincindeyiz. Bu anlayışla, yurt dışı sendikal iş birliklerini misyonumuzun bir parçası olarak gördük. Sendikal mücadeleye, emeğin hak arayışına, insanın özgürlük reflekslerine dair uluslararası düzlemde de yeni bir soluk üretmek zorundayız. Dünyanın farklı ülkelerindeki eğitim sendikalarıyla, eğitim ve iş birliği anlaşmaları imzalama, tecrübe paylaşımı kulvarları oluşturma çabamız sürüyor. Son üç ay içinde Moritanya’dan iki, Senegal’den iki ve Fas’tan bir eğitim sendikası olmak üzere toplamda beş sendikayla ‘eğitim ve iş birliği anlaşmaları’ imzaladık. Yeni anlaşmalarla eğitim ve tecrübe paylaşım ağımızı genişletmeyi hedefliyoruz.”
Üyeye, ülkeye ve insanlığa dair kazanımlar üretiyoruz
Türkiye’de emek mücadelesine dair değerli kazanımlar üreten güçlü bir sendika olduklarını, üyeye, ülkeye, insana ve insanlığa dair kazanımlar ürettiklerini, örgütlülüğü güce, gücü ise kazanıma dönüştürdüklerini vurgulayan Ali Yalçın, “Ülkemizin demokratikleşmesi, özgürlük alanlarının genişlemesi, vesayetin tasfiyesi, sosyal adaletin tesisi için ter akıtıyoruz. 400 bin üyeye yaklaşmamızın ve 500 bine yürümemizin altındaki temel gerçek bu. Türkiye’nin en hızlı büyüyen, en fazla üye kaydeden, kendisiyle yarışan ve yeni rekorlar kıran en büyük sendikasıyız. ‘Bize üye olmaz mısınız’ sorusuyla üye kaydettiğimiz günlerden, ‘Sendikanıza üye olabilir miyim’ sorusuna ‘Evet’ cevabı verdiğimiz günlere gelişimizin nedeni bu. Bu yüzden, takdir ve tercih ediliyoruz. Cesareti, yüreği ve mücadelesiyle takdir ve tercih edilmemizin mimarlarına, teşkilatımızın liderlerine selam olsun. Çalışmalarımızla ülkenin birleştiren gücü oluyor; hiç kimsenin diline, dinine, rengine, şekline, mezhebine, meşrebine bakmıyor; gözyaşı ve alın terinin renginin aynı olduğu gerçeğinden hareketle ‘Türkümüz dünyayı kardeş bilendir/ Gökleri insanın ortak tarlası’ diyoruz. Bu haykırışın dünyanın bütününde ses getirmesini, sonuç üretmesini istiyorsak; kendimizi, değerlerimizi ıskalamadan güncellemeli ve güç kazanmaya devam etmeliyiz. Sendika olarak, kendimizi, kişisel hedeflerini küresel vizyon için kenara koyanların, büyüdükçe tevazuyu kuşananların, hakikat davasına bütün hasbiliğiyle, harbiliğiyle adananların ortak mevzisi olarak görüyoruz. Sendikal alana, sendikal harekete önerilerimizle, eleştirilerimizle ve kazanımlarımızla damga vurmaya devam ediyoruz” diye konuştu.
Günün önüne geçen dinamik sendikacılık anlayışıyla hareket ediyoruz
21/22 Şubat tarihinde gerçekleşen 5. Olağan Genel Kurul’da, yönetim sorumluluğunun ve üretim görevinin kendilerine tevdi edildiği günden bugüne bir yıl geçtiğini hatırlatan Yalçın, bir yıllık süreçte, Genel Kurul’da onaya sundukları vizyon belgesinin gereklerini teker teker yerine getirdiklerini dile getirerek, şunları söyledi:
“Sendikamızın ihtişamına yakışır yeni hizmet binasına geçişimizin, kurumsallaşmayı artırışımızın, kalite standartlarında bir hizmet sunumu için yeniden organize oluşumuzun temel nedeni bu. Gücümüzü ve öz güvenimizi yansıtan, marka değerimizi artıran yapısal değişimleri gerçekleştiriyoruz. Genel Merkez olarak, teşkilatın sorularına doğru cevaplar, beklentilerine doğru yaklaşımlar üretmek için kurumsal kapasitemizi artırdık. Gündeme takılıp kalarak ‘statik sendikacılık’ hatasına düşmedik. Değişimi ve gelişimi önceleyen, gündem belirleyen, günün önüne geçen ‘dinamik sendikacılık’ anlayışıyla hareket ediyoruz. Gündemin peşinden koşmuyor, gündem belirliyor ve ‘proaktif sendikacılık’ yapıyoruz. Geçmişe dair eleştirilerin, içinde bulunduğumuz sürece ilişkin önerilerin yanında yakın ve uzak geleceğe ilişkin öngörüler geliştirdik, geliştiriyoruz. Sendikal aidiyeti artırmak, sendikacılık ehliyetini yukarılara taşımak, teşkilat mensuplarımız arasında samimiyet köprüleri kurmak için fırsatlar oluşturduk, imkânlar geliştirdik. Değerlerimize dayalı akademik hizmet sendikacılığı iddiamızı fikirden fiile taşımanın peşinde olduk. Bu amaçla, ortak sendikal bir dil oluşturmak ve sendikal mücadeleyi daha etkin kılmak için teşkilatımızın çekirdek kadrosuna yönelik eğitim programları gerçekleştirdik. Şube başkanı, başkan yardımcıları, üniversite ve ilçe temsilcilerinin; her biri kendi sahalarının sendikal lideri olan bu salondaki 2 bin 310 yöneticimizin birinci aşama teşkilat eğitimini tamamladık. Şube denetleme kurulu başkanları, şube basın ve iletişim ve mali işlerden sorumlu başkan yardımcıları olarak, 450 arkadaşımızla ihtisas eğitimimizde bir araya geldik. İhtisas eğitimlerimiz diğer şube başkan yardımcılarımızla da eğitim planlamamız çerçevesinde devam edecek. Yayınlarımızı, tanıtım broşürlerimizi, internet sitemizi zenginleştirdik. Belli periyotlarda dört dilde bültenler çıkarıyoruz. Akademik sendikacılık çerçevesinde panel, sempozyum, kitap ve dergi yayıncılığı noktasında daha üretken bir döneme doğru yol alıyoruz. Sendikamızı kuranları, büyütenleri, sendikamız için ter akıtanları hiç unutmadık; ‘Vefa hatırlamak değil, unutmamaktır’ anlayışımızın gereği olarak Mehmet Akif İnan’ın eserlerini, eylemlerini, hayatını kitaplaştırmaya devam ettik. ‘Bir Duruş Adamı Erol Battal’ı belgesel ve kitaplaştırdığımız yazılarıyla teşkilatımızın unutulmazları arasına aldık. Vefa buluşmalarıyla, geçmişten, bugüne, bugünden geleceğe buluşmalar gerçekleştiriyoruz.”
Kazanımlarımızla gönülleri fethettik
Örgütlenmede sendikacılığın hakkını verirken, toplu sözleşmede teşkilatla birlikte tarih yazdıklarını, alınamaz denilen nöbet ücretini alarak yılların angaryasına son verdiklerini, hafta sonu kurslarında görev yapan memur ve hizmetlilere yönelik kazanımlarla gönülleri fethettiklerini, akademik personelin geliştirme ödeneğinin devamını sağladıklarını, YURTKUR personelinin fazla çalışma ücretlerinin kapsamını genişlettiklerini, miktarını artırdıklarını, genel toplu sözleşmede ilk yıl için yüzde 6+5, ikinci yıl için yüzde 3+4 zam, emekli maaşına ilave 100 TL, emekli ikramiyesine ilave 3 bin 760 TL zam alarak tarihi rekorlara imza attıklarını kaydeden Yalçın, “Eğitim çalışanları için 44, toplamda ise 213 kazanımla yeni bir kazanımlar kataloğu oluşturduk. Cuma namazını mesaiye değil, mesaiyi Cuma namazına ayarladık. Konuşulamaz denilen bu konuyu kazanıma dönüştürdük. 4/C’li kardeşlerimizin ek ödeme kazanımının yanında geçici personel garabetinden kurtulması, 4/B’liler için kadro düzenlemesi yapılması, kadro-derece sınırlamasının kaldırılması, yıpranma payı (fiili hizmet zammı süresi), işçilikte geçen sürelerin kazanılmış hak aylığında değerlendirilmesi ve daha birçok konuyu toplu sözleşmeyle çalışılacak konular arasına dahil ettik. Masaya nasıl hazırlanmak gerektiğini de, masadan ne zaman kalkmak gerektiğini de cümle âleme gösterdik. Biliyorsunuz hesapları tutmadı ama hasetleri de sönmedi. Masada ders almayanlar masabaşı yalanlarla akılları sıra ders vermeye kalktılar. Enflasyon farkı yalanları tutmadı ve yine çakıldılar. Herkese kazandıran sendika olarak herkesi kazanmaya devam ediyoruz. Bizi tahkir etmeye çalışanlara inat, üyelerimiz kadar üye olmayanlar da kendi üyeleri de bizi takdir ediyor. ‘Biz büyüdük ve temizlendi dünya’ diyerek haykırabilmek ve sömürü düzenine son vermek için Memur-Sen olarak, ‘Öncü Medeniyet, Güçlü Sendika, Büyük Türkiye, Hedef 1 Milyon Üye’ dedik. Bu hedefte en büyük sorumluluk bu salondakilere, bizlere düşüyor. Çünkü biliyorum ki, bu teşkilat sahaya çıktığında ‘bugünlük bu kadar yeter’ diyerek işini hiç yarına bırakmadı. Çünkü bu teşkilat, inananlara, insana değer verenlere, adalet için yola çıkanlara neler yapıldığını hiç unutmadı” ifadelerini kullandı.